Bölüm 1: Yazarken sema karanlık,ruhum için sabah yok El kalem de mumları yak ,Eski kadehe şarap koy Ankara da deniz bende uçmak için kanat yok Hiç bir şiirin içinde bu ruhum gibi sanat yok Ölüme inat yazıyorum bu sayfa kalbe huduttur En güzel hikayedeydik insanlığını unuttum Tenime kuruttum bu şehir de tek buluttum Üzülme bazen ölmek bile insan için umuttur Kahve bardağından yüzüme doğru vuran sıcaklık Yaz günüm de kaldı aşk ve mevsimimiz kış artık ruh halim bozuk plakta dönüp duran bir şarkı biz bir hayal kurar onunda bir den içine sıçardık Mastar eklerinde kaldı bütün fiiller Dile gelince geceyi gündüz eden soğuk şiirler Sırtım yere gelmedikce döner gider değirmen Ve bir gün tanrı olsanızda karşınızda değilmem
Nakarat (x2): Gel limanıma gemileri yak (ben) Ölümüne yazıyorum ölüme inat (gel) Aklımın ucunda birileri var bana Birileri git diyo birileri kal (Hey, Fatih USLU dünya dan ölüme inat beat by itaat soğuk şehrin soğuk hava)
Bölüm 2: Bir dağ misali gururlu ve durdun sonra duruldum Bir kuruş yoktu cebimde ki isteseydim bulurdum Bir buluşmaydı gökyüzünde nefretim ve umudum Nefretim kazandı bende azat ettim bu ruhu Günahın bir ruhuydu yeryüzünde tek melek Bir asır sonra gelip senden tutunmamı bekleme Kabus oldu sonbaharda demir kapımı tekmelemek Ne kadar cambaz olursan ol takılıcam direklere Ölüm bahçesinde en kırmızı gül benim Dün denen yalanla geçti bak en güzel günlerim Dün değil bugündeyim bu dün senin bu gün benim ve öyle sertte değilim eğer gülseniz gülümserim Bir ilham kaynağım yok ellibeş senelik radyolar evimde çalar yatakodam da kırk senelik karyola 30 senelik aşta bir gün yuvarlanır dar yola Ben 20 senelik adam bindim hayat denen kamıyona
Nakarat (x4): Gel limanıma gemileri yak (ben) Ölümüne yazıyorum ölüme inat (gel) Aklımın ucunda birileri var bana Birileri git diyo birileri kal