Allah eksik etmesin, hayatımızda hepimizin, akrabaları var. Arkadaşlarımız, dostlarımız var, bir de bunun dışında komşularımız var. Yani günlük hayatımızda aşağı yukarı üç türlü tanıdıkla çevrili bulunuyoruz. Bir yazarın dediği gibi dostlarımız, akrabalarımızdan daha önemlidir. Çünkü insan dünyaya geldiği zaman akrabalarını hazır bulur. Onlarla ister istemez yakınlık kuracaktır. Halbuki insan dostlarını kendisi seçer. Peki ya komşular? Onlar akraba cinsinden mi yoksa dost grubundan mı oluyorlar? Doğrusu bu soruya cevap vermek biraz güçtür. Çünkü bir mahalleye yeni taşınsanız tıpkı dünyaya gelirken akrabalarınızı hazır bulduğunuz gibi komşularınızı da etrafınızda hazır bulursunuz. Bu bakımdan komşular akrabayı andırır. Bir de onlardan ancak istediklerinizle ahbaplık edebileceğinizi göz önünde tutarsanız, kendilerini dost grubuna sokabilirsiniz. Yalnız komşuların şu özelliği vardır ki onlarla isteseniz de istemeseniz de yakınlık etmek zorundasınız. Dostunuzla darılmanız mümkündür. Küsersiniz, küstüğünüzü belli edersiniz, aranız açılır, gözünüzden kaybolur gider, onu bir daha görmezsiniz ama komşu öyle değildir. Darılmanız, küsmeniz para etmez. Gene evinizin yanındadır. Apartmanda iseniz ya karşınızda ya üstünüzde ya altınızdadır. İsteseniz de istemeseniz de bir-'birinizi görürsünüz. Birbirinizin sesini duymasanız bile radyolarınızın sesini işitirsiniz. Gerçi yedikleriniz ayrı gider ama mutfak penceresinden pişirdikle rinizin kokusu duyulur. Kavganızı, gürültünüzü akrabadan, dosttan saklayabilirsiniz de komşunuz dan saklayamazsınız. Halinizin, vaktinizin nasıl olduğunu kimse bilmez de komşunuz bilir. Komşunuz en yakınınızdan daha yakın bir insan olarak size hayatın sıkıntılarını unutturur; onları beraberce paylaşır, acı günleri tatlıya onunla beraber çevirirsiniz. Akrabanızın, dostunuzun yetişemeyeceği zaman komşunuz yanınızda, yanı başınızdadır.