Kutub-u şikeste elimde tek bir beste Gün ve gün sarardım elime kalemi aldım Teste tabi tutulan her bir kâmil dil-şikeste Sen yaramda kanama başlatan intihar bir beste Daha doğmamış çocuksun olma Beklemekle geçti orda gözüme damla damla dolma
Bense pek karanlık ülkelerine parlayan güneşler aldım Sade sen tebessüm et diye. Mısr-ı kadim çöllerinden yağmurlar biriktir Kirpiklerine barışçıl bir ak güvercin konsun Dirseklerine bem çok beyaz kazaklar, ah beyaz çoraplar Ah o küller, ah o hırka ve ayna. Uykularıma toprak örten sen o tatlı meltem Kuşkularına mana verememişsen erkenden Darul harbe inmeden ve imrendirmeden Hislerimi diriltmeden sen sözcüklerimi kesmeden Sayılı günler kaldı senden arda şimdi Rabbim Bak işte ağlıyorsun hislerin belirsiz belki Ah ne ikna edici bir intihar biçimi senle göz göze gelmek Celis-i havledim
Nakarat (Karaçalı) Mavinin kumarı deniz masasında rakı Sense kaybetmiş bir martı Sen hep kaybettin Sabah dalgalar ve vapur sesleriyle kızım Seni bozar bu şehir kızım
Verse 2 (Karaçalı) Saat gecenin körü ben idamlık sanki Bekler gibi ölümü ecelim ol gel Zamanım doldu gel Defterim açık yazıyorum son günümü Son iki gündüz devr-i âlem dermanım ol gel Mesafeler hep muamma hep uzak Esaretim gömülü tenine hep alengir hep tuzak İşlenmiş boynuna yıldız parıltısı gümüşler Hem bunca yakınken hem çaresiz hep uzak Dudağında hiç dokunmadan yer değiştiren tebessüm Aralıksız geleceğin bir anı defteri Sayfaları kopartma çünkü onlar masum Tesadüfle kader eğri belki senle düzleri Kaçtım sekizinci kıtada bile sen varsın Gözlerim gönlünün derinlerinde kayıp Çizgisiz ve sarmış saçlarını sen bir aysın Hiç görmeden tasvir ediyorum kadın Düştü aklıma koşulsuz bir yüzleşme fikri Üşüştü martılar beynimde kıvranır durur Sen mi yalansın bunlar mı gerçek yoksa Ne kadar çok istesemde kalp kafese gem vurur