resimler kesti kopuk film şeritleri duvara yapıştırdı kapıyı kilitledi sanki 24 yıl başkası kullandı vücut neyde varlık bulduysa işte o bedeni gidememek bir delinin hoparlör sesi gidemedi döküldü yere apoletleri bir katilin tatlılığı gibi en azami en içe dönük en dışa sönük en acemi yüzünde hep bir hüzüntü bunda sana tarama susmak bir çeşit zina barınamazdı sesinde hiçbir nota alınamazdı istenen şeyler hepsi orda 5 dakika son istasyon başka durak yok son bi tek dal sigara yaktı artık gidiyo arta kalan tonca yükten bolca zaman yaklaşırken vagonlar biran duraksadı zaman ve o , baldırlarında uzun süvet çizme kaldırımda upuzun , kopkoyu bir sima buldu iki çift göz birbirine aldırışsız bakışlar arasında kaldırım karşısında
hiç bişey konuşmazlar , -buna paradox diyorlar- , sigarası tütmeye devam eder , bitene kadar..
saçların sararmış yüzün yazılmış bir sonbahar serinliği , çizgisiz ve eğri bunları duyunca gözyaşları eşliğinde bir adım uzaklaştı ve başını eğdi gözlerini çamurlu bir paspasla sil , pasta adam yaptı gayri gidilecek bi liste bu kapanış temizliğinde çekildiğini gör bir denizin son kez ve beni izle söylemedi sembolik şeyler, sembolik diye geçmişin koleksiyonlarından ardiye, evin bahçesinde var diye gece gündüz nöbet tuttu hem de kaç vardiye bekledi gel al diye kutusunda kaldı hediyen uykusundan ayaklandı uyandı bir gece bir çakmak ve biraz benzin almak için eline ve yazmak son kez kendine bi mektup senin elinden..
gel ruhumu çal hüzün kesesi bedenim ama parmak izi bırakma hırsızıma minnet bul onu kaçak marlboro
iç denizi yeşil gözlerin içimde anımasdığım el değmemiş bi mevsim ılık bi iklim bir zamanlar tiryakisi olduğum o sözlerin herbirini tek tek içime giydim hangi kahpe o dudağını öptü de bilmem kaç defa dudağıyla rujunu silmiş hangi hırsız çaldı seni, ne parfümü? hangi marka? esansı kalıcı belli ki sinmiş! yok dersen hayaletler gezerdi evin üstünden çalınca kapım heyheylenirdim görsem bir çift sokaklarda el ele gezen küfrederdim onlara özlerdim seni bir güvercin çırptı kanat boşlukta da yıllarca bir tek onu kendim besledim kalma çocukluktan sakat karabasan bile döndü bana ama sen dönmedin kapatırdı çığlığın herşeyi ilaç dikiş tanı merkezi, gittim tanı herkesi kalabalıkta kaybolunca duyduğum uğultu tanrı şahit bulduğum en güzel kadın sesi bedenler birbirine çarpınca çıkan seste gövde ve gölge düştü enseste bir adamın yanlızlığına dair her beste , çiçek çöllerinden bir çiçekten deste dedi neyse yosun tutmuş hatıran çürükleşmiş algoritma artık bitti demedi hoşçakal son defa bile olsa geriye hiç bakmadan vagona bindi
gel ruhumu çal, yüzün kesesi bedenim ama parmak izi bırakma hırsızıma minnet bul