Yandı tutuştu bütün orman. Hayvanlar kaçıştı, kuşlar uçtu. Siyah, soğuk gece kaldı. Baykuş kral gözlerini açtı.
Terk etti ormanı kral. Soğuk betona kondu. Yandı gözleri ışıklarından. Bu yeni orman zordu.
Sönmeden şehrin ışıkları, Son bir eğlence için yalnız yüreyenleri. Baykuşun gözleri gördü, Yalnızlığa mahkum edilenleri. İnsan ıssız, insan ölümlü, İnsan kördü.
Tebası yok kral baykuşun. Ne itaatkar ne hizmetkar. Ne ardından yüreyen var. Şehre konmuş baykuş konuştu.
Dedi: Ey şehrin yalnızları! Bu gece size gelen yalnız ben! Bu gece eğlence benden! İzleyin beni, dinleyin beni!
Bir orman vardı güzel. Ondan kül bulutu kaldı. Hayat vardı orada. Ondan aptallık kaldı.
Kızdı, bağırdı insanlar: Baykuş nerede eğlence? Unutmak için olmadığını ormanın. Ya da şehrin orman olduğunu...
Uç sen de yalnızlar krallığına! Ne ağacın dalına ne şehrin ufkuna. Ne denize, ne yanmış topraklara. Kendi uydurduğun krallığa...